Efsaneler

EFSANELER
Zengin efsane kültürüne sahip olan Gürün’de tespit edebildiğimiz başlıca efsaneler şunlardır:[1]
1. Akşaktaşı Efsanesi
2. Avundukların Al Ocağı Efsanesi
3. Aygır Gölü Efsanesi
4. Burç Evi Efsanesi
5. Çoşkun Baba Efsanesi
6. Dertlipınar Efsanesi
7. Gelin Kayası Efsanesi
8. Gökpınar Gölü Efsanesi
9. Gübün (Çayboyu) Mağarası Efsanesi
10. Gürün Efsanesi
11. Hamdi Derviş Dede Efsanesi
12. Hu Dede Efsanesi
13. Keklik Pınarı Efsanesi
14. Bahçeiçi Köyü Ardıç Ağacı Efsanesi
15. Minare Kaya Efsanesi
16. Yusuf Dede Efsanesi
17. Ziyaret Tepesi Efsanesi
 Bu efsanelerden en çok bilinen ve ünü ilçe sınırlarını aşmış şu efsaneyi kaydetmekle yetiniyoruz:
 
AYGIR GÖLÜ EFSANESİ
 
Yazyurdu(Celikanlıyurt) Köyü’nün güneybatısında köye bir kilometre uzaklıkta, Tahtalı(Göğdeli) Dağlarının hemen eteğinde Aygır Gölü denilen bir çöküntü gölü bulunmaktadır. Derinliği tam olarak ölçülemeyen Aygır Gölü, çok derin olup, en alt kısmında büyük bir su akıntısının ve su kaynağının bulunduğu söylenmektedir. Gölün altından akan bu suyun Hurman Çayı’nın ve Seyhan Nehri’nin kolu olduğu belirtilmektedir. Bir başka rivayete göre de bu gölün içine atılan saman çöplerinin Akdere Irmağı’ndan çıkmış olduğu söylenmektedir. Bu göle Aygır Gölü denmesinin nedeni ise, gölde Su Aygırı denilen bir hayvanın yaşadığına inanılmasıdır. Su aygırının Köylüler tarafından günümüze değin birçok defa görülmüş olduğu anlatılır.
 
Zaman zaman bazı insanların boğulmasına ve çok acıklı olayların yaşanmasına sebep olan bu Göl’ün eskiden beri anlatılan bir de efsanesi vardır. Köyde yaşayan yaşlı insanların anlattığı bu efsane dilden dile, nesilden nesile anlatılarak günümüze kadar ulaşmıştır.
 
Çok eski devirlerde Tahtalı Dağları ve Göğdeli Yaylaları yemyeşil ardıç ormanlarıyla kaplıymış. Çok eskiden beri Halep, Antep, Maraş, Adana ve Suriye bölgesindeki Türkmen boylarından bilhassa yörüklerden Türkmenler (Yörükler) koyun sürülerini otlatmak için yazları buradaki yaylalara gelirlermiş. Kış ayları ise çok sert geçtiğinden yaz sonunda tekrar güneye inerlermiş. Bu durum Osmanlı İmparatorluğunun konar-göçer Türkmen oymaklarını 16. yüzyılın sonunda çeşitli yerlere iskân etmesine kadar sürmüştür.
 
Halep bölgesinden gelerek, Göğdeli Yaylalarına kadar çıkan oymaklardan birisi de Uzun Abalı Yörük Oymağı’dır.  Uzun Abalı aşireti reisinin de yiğit mi yiğit bir oğlu vardır. Beyin oğlunun bir de safkan bir kısrak atı vardı. Türkmenlerde atın iyi cinsine Aygır (damızlık erkek at) adı verilmektedir. Bir gün Uzun Abalı aşiret oymağının reisinin oğlu atına binerek av peşinde koşmaya gider. Yolu Aygır Gölü’ne düşer. Atını gölün kenarındaki çayırların üzerine salar ve kendisi de dinlenmek için abasının üzerine uzanır. Bir süre sonra da uyuyakalır. Kısa bir süre sonra aşiret reisinin oğlu, korkunç bir at kişnemesiyle uyanır. Baktığında görür ki gölden öyle bir at (Aygır) çıkar ki büyük mü büyük. Yelesi ise aynı arslan yelesi gibi, iri yapılı bir aygırdır. Aygır hemen suyun içinden çıkar ve oymak beyinin oğlunun al atının yanına gelerek kişner. Derken onun atıyla çiftleşir. Ardından da aynı ürperten kişnemeyle tekrar göle girerek gözden kaybolur.
 
Bu olayın heyecanını üzerinden atamayan oymak reisinin oğlu atına binerek hemen aşiretin yanına gider, olayı anlatır. Oba halkı ise bu olayı kutsal bir olay kabul eder. Oba reisinin oğluna ve atına daha iyi bir gözle bakmaya ve sevmeye başlar. Oba halkı güz ayı olup tekrar güneye inecekleri zaman Aygır Gölü’nün çevresinde toplanır. Burada güzel bir şölen düzenlenir. Bu şölenin her yıl tekrarlanması için de karar alırlar ve güz ayının sonunda Türkmen boyu güneye iner. Kışı Halep yöresinde geçirdikten sonra tekrar karların erimesiyle birlikte Tahtalı Dağlarına, Göğdeli Yaylasına koyun sürüleriyle gelirler.  Bu arada oymak reisinin oğlunun atı da öyle bir tay doğurur ki bakanların gözü onda kalır. Zaten aylardır oba halkının beklediği olay olmuş ve kısrak çok güzel bir tay doğurmuştur. Oba beyinin oğlunun anlattığı gibi tay da Aygır Gölü’nden çıkan ata benzer. Oba halkına göre bu, uğurlu sayılmıştı. Oba halkının sevincine diyecek yoktu. Tay birkaç ay içerisinde normalin üstünde gelişerek büyümüş ve kocaman bir at olmuştu.
 
Beyin oğlu atına binerek bir gün yine ava gider. Dönüşte de Aygır Gölü’ne uğrayarak burada biraz dinlenmeye karar verir. Atını çayırlığa salar, kendisi de uyumak için abasının üzerine uzanır. Tam bu sırada daha önce gördüğü o aygır yine kükreyerek ve kişneyerek gölden çıkar. Oba beyinin oğlu heyecanla ve merakla bu olayı seyretmek için yattığı yerden doğrulur. Gölden çıkan aygır, al atın yanına gelir. Bu defa tayı da yanına alarak tekrar gölün içerisine doğru hızla girmeye başlar. Gördükleri karşısında şaşkına uğrayan oba beyinin oğlu ve atı ne yapacağını bilemez bir hale gelmiştir. At sağa sola kişneyerek üzüntüsünü belirtirken oba beyinin oğlu da tayı kurtarmak, aygırın elinden geri almak için göle doğru hücum eder. Fakat tayla birlikte kendisi de gölün içinde kaybolur gider. Kısrak ise gölün kenarında ne yapacağını şaşırmış, durmadan kişner, yerleri eşer. At, çılgına dönmüştür adeta.  Akşam karanlığı çökünceye kadar al kısrak bu gölün çevresinde döner durur. Bu arada oba halkı, çoktan beyin oğlunu aramaya koyulmuştur. Al kısrak oba halkının bulunduğu yere doğru kişneyerek dörtnala gelir. Adeta beyin oğlunun suda kaybolduğunu kişnemesiyle ve yerleri eşmesiyle anlatmaya çalışır.
 
Oba halkı arkada, al kısrak önde Aygır Gölü’nün bulunduğu yere kadar gelirler. Al kısrak hem acı acı kişnemesiyle, hem de birtakım hareketlerle olayı anlatmaya çalışır. Sanki oba halkına beyin oğlunun ve tayın gölün sularında kaybolduklarını ima eder. Atın bu durumundan oba halkı acı olayı anlamıştır. Oba beyinin oğluyla birlikte tayın aygır tarafından bu gölün içerisine çekilmiş olduğunu istemeyerek de olsa kabul etmişlerdir. Oba halkı binbir türlü acıyla gerisin geriye çadırlarının bulunduğu yere giderler.  Al kısrak ise sahibinden ve tayından ayrı kalmanın acısıyla oba halkından ayrılarak uzaklara gitmiş ve gözden kaybolmuştur.
 
İşte olaydan sonra ne oba beyinin oğlundan ve tayından, ne de onun al kısrağından oba halkı hiçbir haber alamamıştır. Güz ayı gelince, ister istemez oba halkı acılarıyla birlikte çadırlarını söküp, koyun sürülerini toplayarak tekrar güneye, Halep bölgesine giderler. Fakat her yıl buraya geldiklerinde acıları tazelenir. Yörükler yıllar sonra da bu olayın etkisinden kurtulamamışlardır. Yörükler ne zaman bu bölgeye geldilerse al kısrağın acı acı kişnemesini, Tahtalı Dağlarının doruklarında duyarlar. Bazen de yaşlı kocalar tarafından bu al kısrağın görüldüğü ve atın kişnemesinin duyulduğu anlatılır. Oba halkı her sene bu al kısrağı aramalarına rağmen yine de bulamazlar. Fakat kişnemesini de herkes duyarmış. Bugün bile, bilhassa da yayla zamanında Göğdeli Yaylasında ve Tahtalı Dağlarının eteklerinde bu atın kişnemesinin duyulduğu söylentileri hala devam eder.
 
Oba beyinin ardından yakılan bir ağıtla bu efsane nesilleri aşarak günümüze kadar gelmiştir.
 
Dumanlıdır Tahtalı’nın tepesi,
Nereden geliyor “Al Tay”ın sesi,
Kurbanım komşular bu neyin nesi?
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğlumu netti?

Olmaz olsun böyle yayla,
Göle gitti oğul tayla,
Koca genci tüm obayla,
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğlumu netti?

Yüce dağlar dumanlıdır kış olur,
Oba gider her tarafı boş olur,
O derin sularda yavrum taş olur,
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğlumu netti?

Eşinir dağlarda al at,
Başımıza geldi afat.
Gelin hasta, baba sakat,
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğulu netti?

Yıkıldı obamız çadır bozuldu,
Gencecik gelinim saçını yoldu.
Bir taneydi yavrum gölde boğuldu,
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğulu netti?

Al at yücelerden kişner,
Oba enginlerde kışlar,
Konu komşu, arkadaşlar,
Aygır Gölü yaktı bizi kül etti.
Soralım bu göle oğulu netti?
 [2]

[1] Geniş bilgi için bkz. M. Ali Öz, Bütün Yönleriyle Gürün, İstanbul 1999, s.441-447; Kutlu Özen, Sivas Efsaneleri, Sivas, 2001, s. 119-127
[2] Bu efsanenin Ahmet Malkoç tarafından 1975 yılında derlenen ilk otantik metni için bkz. Köy Öğretmenleri ile Haberleşme ve Yardımlaşma Derneği, Efsane Derlemeleri
 
Ketençayır Mahallesi İsmet Yılmaz Caddesi Numara: 2 Hükümet Konağı 58800 Gürün/SİVAS
+90 346 715 10 01